Karantina Günlerinde Gürültü Rahatsızlığı #BizeHASröportaj

8 December 2021

KHAS İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanımız Doç. Dr. Konca Şaher’in eşyazarlarından biri olduğu “COVID-19 Karantinasında Gürültü Rahatsızlığı: Pandemi Öncesi ve Esnasına Dair Bir Kamuoyu Araştırması” başlıklı makale, çevremizle ve yaşadığımız mekan ile kurduğumuz ilişkinin pandemi sürecindeki değişimini ve yaşam koşullarımız sebebiyle yeniden şekillenen gürültü algımızı ele alıyor.

 

Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayça Şentop Dümen ile kaleme aldığınız “COVID-19 Karantinasında Gürültü Rahatsızlığı: Pandemi Öncesi ve Esnasına Dair Bir Kamuoyu Araştırması” (Noise annoyance during COVID-19 lockdown: A Research of public opinion before and during the pandemic) başlıklı çalışma (*) literatürdeki ne gibi bir boşluk ve ne gibi bir ön çalışmanın neticesinde ortaya çıktı?

Uluslararası Ses Yılı olarak belirlenen 2020 yılı küresel pandemiyle beraber ironik bir şekilde ‘sessiz’ ve ‘izole’ geçen bir yıl oldu. Pandemi sürecinde değişen yaşam ve çalışma alışkanlıkları, pandeminin yaratmış olduğu stres ve kaygı koşulları bireyin çevresi ve yaşadığı mekan ile kurduğu ilişkileri yeniden biçimlendirmeye başladı. Bizim çalışmamız da bu olağanüstü koşullar altında değişen gürültü ve yaşam koşulları ile konut kullanıcılarının yeniden şekillenen gürültü algısını araştırma amacıyla ortaya çıktı.

Biz bu çalışmayı Türk Akustik Derneği olarak 29 Nisan 2020 – Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’nde bir kamuoyu araştırması olarak başlattığımızda literatürde bu konuda henüz çok fazla çalışma yoktu. Bu çalışmanın hep beraber deneyimlediğimiz ‘yeni normal’le eşzamanlı ilerlediğini söylemek mümkün.

Makale iki ana eksende ilerliyor: Öncelikle İstanbul’da, çevresel faktörleri farklı iki konutun (biri, çevresel gürültü seviyesi ‘yüksek’ ve ana caddeye yakın; diğeri çevresel gürültü seviyesi ‘ortalama’ olup daha yeşillik bir alanda) pandemi dönemindeki ölçümlerini karşılaştırıyorsunuz. İkinci bölümde, Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüttüğünüz Türk Akustik Derneği’nin web sitesi üzerinden paylaştığınız ve 1053 kişinin katıldığı anketinizin sonuçlarını değerlendiriyorsunuz. Bu iki bölüm hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

İlk bölümde amacımız pandemi süreci boyunca çevresel gürültü düzeylerinin nasıl değiştiği hakkında objektif ölçüm verileri toplamaktı. Bu amaçla, 2017 yılında gürültü düzeyleri hakkında çalışma yapılmış, birisi ana cadde kenarında yer alan ‘yüksek gürültülü’, diğeriyse bir site içerisinde yer alan ‘orta derecede gürültülü’ iki yerleşim alanında, 24 saatlik çevresel gürültü düzeyi ölçümleri gerçekleştirildi.

İkinci bölümde ise pandeminin ilk dalgası esnasında konutlarda gürültü algısını araştırmak üzere çevrimiçi bir anket çalışması başlattık. Bu ankette katılımcılardan pandemi başladıktan sonraki bir aylık süreçte ve pandemi öncesi dönemde konutlarında işittikleri trafik gürültüsü, komşuluk gürültüleri ve evdeki diğer odalardan gelen gürültülere bağlı rahatsızlıklarını değerlendirmeleri istendi. Ankette ayrıca konut memnuniyeti, gürültüye hassasiyet, evde geçirilen süre, hissedilen stres ve kaygı düzeyini ölçmeye yönelik birtakım sorular da vardı.

29 Nisan 2020’de başlattığımız anket çalışmamız 1 Haziran 2020’ye dek sürdü. Ankete çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’den olmak üzere 46 ilden katılım oldu ve 1053 kişiden gelen yanıtlar değerlendirmeye alındı.

Pandemi öncesindeki dönem ve pandemi süreci karşılaştırıldığında, iki konutun çevresel gürültü seviyelerinde ne gibi farklılıklar gözlemleniyor? Hangi gürültü tiplerinde artış, hangilerinde azalış kaydediliyor?

Gürültü düzeyi ölçümleri haftaiçi ve sokağa çıkma yasaklarının olduğu haftasonu süreçleri için ayrı ayrı yapıldı. Haftaiçi ölçüm sonuçlarında her iki konutta da gürültü düzeylerinin pandemi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 2 dB düşüş gösterdiği gözlemlendi. Ancak artan balkon kullanma sıklığı ve konutlarda geçen sürenin artmasıyla beraber çevresel gürültü düzeylerindeki azalmanın beklenenden az olduğunu söylemek mümkün. Bu sonuçlar trafik yoğunluğundaki azalma sebebi ile beklenen düşüşün bina çevresindeki insan gürültülerindeki artış nedeniyle çok yüksek olmadığını gösteriyor.

Bu durum sokağa çıkma yasağının etkin olduğu haftasonu ölçüm sonuçlarında kendini daha net belli ediyor. Sokağa çıkma yasağı esnasında yapılan ölçümlerde ‘yüksek gürültülü’ konutta gürültü düzeyi pandemi öncesine göre yaklaşık 8 dB düşüş gösterirken, ‘orta derecede gürültülü’ konutta gürültü düzeyi dış ortam insan aktiviteleri sebebiyle pandemi öncesine oranla 5 dB arttı. Başka bir deyişle ulaşım gürültülerinde düşüş yaşanırken insan aktivitelerinden kaynaklanan gürültü düzeylerinde artış gözlemlendi.

Rahatlatıcı veya rahatsız edici ses tanımı neye göre yapılıyor? Özellikle hangi sesler rahatlatan/rahatsız eden olarak adlandırılıyor?

Literatürde ‘rahatsız edici’ sesi düzey ya da sesin spektrum özellikleriyle tanımlamaya çalışan araştırmalar olmasına rağmen bu kavram bağlamdan ve kişilerin psikolojik yapılarından ayrı düşünülemeyeceği için bu sorunun kesin bir cevabı olduğunu söylemek zor.

Bizim çalışmamız kapsamında katılımcıların sözel yorumlarına baktığımız zaman konuşma, çocuk ağlaması, müzik, temizlik, sifon ve balkon aktivitelerinin “rahatsız edici” ses olarak tanımlandığını; kuş sesleri ve konuşma seslerinin ise “rahatlatan ses” olan tanımlandığını görüyoruz. Burada komşulardan gelen konuşma seslerinin hem “rahatsız edici” hem de “rahatlatan” ses olarak belirtilmesi sesin bağlam ve kişilerin psikolojisiyle olan ilişkisini gösteren güzel bir örnek.

Bu anket, trafik gürültüsü, komşuların gürültüsü veya kişinin kendi evindeki gürültülerden kaynaklanan rahatsızlıklara; bununla birlikte kişilerin kendilerinin başkaları tarafından duyulma endişelerine ve evlerinden memnuniyetlerine odaklanıyor. Pandemi döneminde en çok hangi gürültüden şikayetçi olduk?

Sonuçlar pandemi öncesinde de pandemi esnasında da ‘komşuluk gürültüleri’nin trafik gürültüsü ve konut içi gürültülere göre daha rahatsız edici bulunduğunu gösteriyor. Ancak beklendiği gibi trafik gürültüsüne bağlı rahatsızlıkta önemli bir düşüş görülürken, pandemi esnasında ‘komşuluk gürültüsü’nde önceki döneme göre anlamlı bir değişim gözlemlenmedi.

Diğer bir deyişle pandemi sırasında en çok ‘komşuluk gürültüsü’nden şikayetçi olduk ama pandemi nedeniyle ‘komşuluk gürültüsü’ şikayetlerimiz eskisine oranla artmış gözükmüyor. Bunun sebeplerinden biri, pandemi koşullarında komşusunun sesini işitmekten rahatsızlık duymak yerine, yalnız olmadığını hissettiği için mutluluk duyan kullanıcılar. Pandemi döneminde ayrıca kişilerin kendi konutları içindeki gürültülerden memnuniyetsizliği de önceki döneme göre önemli oranda arttı.

Anketin sizi şaşırtan sonuçları oldu mu?

Sokağa çıkma yasağı esnasında yapılan ölçümler pandemi öncesi sonuçlar ile karşılaştırıldığında ‘orta derecede gürültülü’ konutta, dış ortam insan aktiviteleri sebebiyle pandemi öncesine oranla gürültü düzeylerinde 5 dB artış yaşanması, şaşırtıcı sonuçlardan biriydi. Pandemi döneminde ‘komşuluk gürültüsü’ şikayetlerinin pandemi öncesi sürece göre önemli bir artış göstermemesi de şaşırtıcıydı.

Son bir ilginç sonuç ise kaygı ve stres düzeyi yüksek kişilerin pandemi süresince rahatsızlık düzeylerinin pandemi öncesi döneme göre önemli bir artış göstermemesiydi. Bu konularda daha net yanıtlara ulaşmak için Türk Akustik Derneği olarak ileriki dönemlerde çalışmaya devam edeceğiz.

Pandemiyle birlikte “ev” algımızda ve evi kullanımımızda nasıl bir dönüşüm yaşandı? Yaşanan dönüşümü olumlu ya da olumsuz olarak nitelendirmek mümkün mü?

Bu çalışma dolaylı olarak “ev” algımıza ve evi kullanımımızda yaşanan dönüşüme dair bulgular sunuyor. Anketimize katılanların %61’i süre içinde evden hiç çıkmadıklarını ifade ederken, %67’si de gündelik olarak yüksek konsantrasyon gerektiren işler yaptıklarını ifade ettiler. Konutlar sadece bir yaşam alanı olmaktan çıkıp aynı zamanda bir iş, spor ve sosyalleşme alanına dönüştü. Bu şekilde evde geçirilen sürenin uzaması, çok insanın aynı anda konutlarda bulunması ve konutların çok farklı işlevleri aynı anda barındırır hale gelmesi bir yandan gürültünün nicelik ve niteliğini değiştirirken diğer yandan da bu mekanlardan akustik beklentilerimizi de yeniden şekillendirdi.

Konutların üstlendiği bu yeni işlevleri deneyimlendiğimiz pandemi döneminde insanlarda “ses” ve “ses yalıtımı” konularında olumlu anlamda bir farkındalık oluştuğunu gözlemledik. Konutların sunduğu fiziksel koşulların arasında “ses yalıtımı” çok kolay gözlemlenen bir parametre olmadığı için gayrimenkul seçiminde kullanıcıların ileride “ses yalıtımı” performansının belgelenmesine yönelik daha çok talepte bulunacağı yine olumlu anlamda bir katkı olarak değerlendirilebilir.

Farklı çevresel şartlara sahip konut alanlarında yaşayanlarda gürültü seviyelerinin etkileri göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemde mimarlar ve iç mimarların tasarımları ne yönde değişecek? Hangi unsurlar ön plana çıkacak?

Bizim öngörümüz hangi çevresel şartlara sahip olduğundan bağımsız olarak tüm konut alanlarında farklı işlevler barındırmaya yönelik yaşanan dönüşümün yansımalarının pandemi bittikten sonra da devam edeceği yönünde. Pandemi sırasında yüksek gürültü alanlarda çevresel gürültü düzeylerinin düşmesiyle konut memnuniyetinin arttığı düşünülecek olursa bundan sonra mimarların cephe tasarımlarında ses yalıtımının bir parametre olarak öne çıkacağını düşünebilir ya da umabiliriz.

Diğer yandan ulaşım gürültülerinin daha az olması nedeniyle “orta derecede gürültülü” ya da “düşük gürültülü” olacağı öngörülen ve sessizlikle özdeşleşen siteler ve konut alanlarında ise insan kaynaklı gürültü nedeniyle oluşabilecek artan gürültü düzeyleri nedeniyle mimarlar bina cephelerinin performansını değerlendirmek durumunda kalacaklar. Her iki durumda da ses yalıtımına yönelik tasarım kriterlerinin ön plana çıkan unsurlar olacağını söyleyebiliriz.

__________

(*) A. S. Dümen & K. Saher (2020); “Noise annoyance during Covid-10 pandemic: A research on public-opinion before and during the pandemic.” Journal of Acoustical Society of America, Volume 148, Issue 6, Dec 2020, pg; 3489-3496.

Makaleyi şu linkten okuyabilirsiniz: https://asa.scitation.org/doi/10.1121/10.0002667